Hemşirelik
Öteden beri kadınlarımızın hakları mücadele ederek almadıkları söylenir. Oysa sağlık alanında durum farklıdır. Sağlık alanında cinsiyete dayalı ayrımcılık ne yazık ki sürmektedir.
Günümüzde hala, yüksek eğitimi hemşirelik için lüks görenler bulunmaktadır. Bunlar hemşireliğin pek fazla bilgi ve beceri gerekmediğine inanırlar. Sevecenlik ve özveri gibi bazı niteliklere sahip olmanın, iyi hemşire olmak için yeterli olduğu görüşündedirler
Cumhuriyet Döneminde hemşireliğin gelişimini, meslekleşme ölçütlerinden olan eğitim programları, yasal düzenleme, meslek örgütleri ve topluma hizmet sunumu başlıkları altında özetlemenin uygun olacağını düşünüyorum.
Hemşireliğin tarihi, kadının şifa verici rolü ile baslar. Ancak modern anlamdaki hemşireliğin Kırım Savaşı (1854-56) sırasında, Florance Nighingale (1820-1910) ile başladığı kabul edilmektedir.
Türkiye, Kirim Savaşı sırasında, dünyaca ünlü bir hemşire liderin Üsküdar Selimiye Kışlasında verdiği hizmetlerle, hemşirelik mesleğinin doğuşuna tanık olmuş bir ülkedir. Türk Hemşireler Derneği (THD), 1954 yılında Floranca Nighingale'in Kırım Savaşında verdiği hizmetleri değerlendirmek ve yaşatmak amacıyla Selimiye Kışlasının kuzeybatı kulesindeki odayı müze olarak düzenlemiştir.
Florance Nighingale İnsan Hakları hareketinin öncülerindendir. Ona göre yaratıcı gücü olan insan kaderini değiştirebilir ve geleceğine biçim verebilirdi. "Daha yaşanılası bir dünya, böyle bir dünya bize bağışlanmayacak, o halde hiç duraksamadan bu dünyayı oluşturmaya çabalayalım". "Yaşama uyum yapmak yerine onu değiştirmeliyiz" sözleri onun reformcu yapısının ifadesidir.
Türkiye'de modern hemşireliğin kurucusu olan Dr. Besim Ömer (Akalın) Paşa (1962-1940), 1907'de Londra'da toplanan Uluslararası Kızılhaç Konferansına Osmanlı delegesi olarak katılmış ve toplantının şeref konuğu olan Florance Nighingale ile tanışmıştır.
Hemşirelik mesleğinin gereğini ve önemini çok iyi anlamış olan Besim Ömer Paşa, ilk kez 1911 'de İstanbul'un en tanınmış ailelerine mensup "hanımefendileri" derslerini kendisinin verdiği "Gönüllü Hasta bakıcılık Kursu’na çağırmıştır. Böylece bu kurstan sonra ilk defa Balkan Savaşı (1912) ve Çanakkale Savaşı (1915-16) sırasında Müslüman Türk kadınlarının hasta bakımına katılmaları mümkün olmuştur.
Hemşirelik Eğitimi Programları;
Diploma Programları;
Yurdumuzda ilk defa 1920 yılında, Amiral Bristol Hastanesine bağlı hemşire okulu açılmıştır. Cumhuriyet döneminde açılan ilk hemşire okulu, Kızılay Hemşire Okulu'dur (21.2.1925). Eğitim süresi iki yıl üç ay olan bu okula başlangıçta kabul şartları, okur-yazar olmak, iyi ahlak sahibi olmak ve vücutça sağlam olmaktır.
1936 yılında bu okula, ortaokul mezunları alınmaya başlanmış, eğitim süresi üç yıla, 1958'de dört yıla çıkarılmıştır. Kızılay hemşire okulunun açılısını izleyen yıllarda hemşirelikte okullaşma çok yavaş gelişmiştir. Kızılay hemşire okulundan mezun olan birçok hemşire, hemşirelikte öncü girişimlerde bulunarak, önemli görevler üstlenmişlerdir.
1946 yılında Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı, bünyesindeki yataklı tedavi kurumlarının ihtiyacını karşılamak üzere hemşire okulları açmıştır. Ortaokul mezunlarını alan bu okulların eğitim süresi 1958 yılına kadar 3 yıl, 1958'den sonra 4 yıl olmuştur.
1988-1991 yılları arasında Sağlık Meslek Liselerinin (SML) sayısı büyük bir patlama göstererek 90'li sayılarda 300'lü sayılara ulaşmıştır. Bu sayı artışında politikacıların kendi seçim bölgelerinde SML'si açtırmayı son derece iyi bir seçim yatırımı olarak görmeleri rol oynamıştır. Meslek eğitimi verilemez durumda olan bu okulların, ülkeye getirdiği mali yük yanında, Sağlık Bakanlığı’nın mezunlarını atayacak kadrosu da kalmamıştır.
1957 yılında 18-30 yaş arasındaki bayanlara bir buçuk yıl teorik ve pratik eğitim veren "hemşire yardımcısı" kursları açılmıştır. 1967 yılında bu kurslar sonlandırılmıştır.
Üniversite Düzeyindeki Programlar;
Lisans Programları;
Hemşirelik Yüksekokulları Ülkemizde üniversite düzeyinde ilk Hemşirelik Yüksekokulu 1955 yılında Ege Üniversitesi’nde açılmıştır. Bu ayni zamanda Avrupa'da üniversite düzeyinde açılan ilk hemşirelik okuludur. Daha sonra Avrupa'da 1965 yılında İngiltere’de üniversite düzeyinde hemşirelik okulu açılmıştır.
Ege Üniversitesi’nde açılan Hemşirelik Yüksekokulu'nu (HYO) 1961 yılında Ankara'da Hacettepe, İstanbul'da Floranca Nighingale Hemşirelik Yüksekokulları izlemiştir. Bu okulların hemşirelik eğitiminin ve hemşirelik mesleğinin gelişmesine önemli katkıları olmuştur. 1982 yılında Atatürk ve Cumhuriyet Üniversiteleri Hemşirelik Yüksekokulları açılmıştır.
1985 yılında "Muvazzaf Askeri Yüksek Hemşire" yetiştirmek üzere Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Hemşirelik Yüksekokulu açılmıştır. Bu okulun varlığı hemşirelik için ayrı bir önem taşımaktadır. Daha sonraki yıllarda Marmara, Dokuz Eylül, Gazi Üniversiteleri Hemşirelik Yüksekokulları açılmıştır.
Vakıf Üniversitelerinden Başkent, Fatih ve Haliç Üniversitelerinde de Hemşirelik Yüksekokulları bulunmaktadır. Bu okullara Lise ve Sağlık Meslek Lisesi mezunları üniversite giriş sınavlarıyla (sayısal puanla) kabul edilmektedir. Eğitim süresi 4 yıl olup, mezunlarına "Hemşirelikte Lisans" diploması verilmektedir.
Sağlık Yüksek Okulları;
1996 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla (Resmi Gazete: 02.11.1996/22805), 79 Sağlık Yüksekokulu (SYO) açılması kararlaştırılmış, Sağlık Bakanlığı ile YÖK arasında yapılan protokol ile Sağlık Meslek Liselerinin hemşirelik, ebelik ve sağlık memurluğu bölümlerine; Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokullarının, hemşirelik ve ebelik programlarına; Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi, hemşirelik programına öğrenci alınmasına son verilmiştir.
Bu okullara lise ve SML'si mezunları, üniversite giriş sınavıyla (sayısal puanla) kabul edilir, eğitim süresi 4 yıldır. Bu okulların hemşirelik, ebelik ve sağlık memurluğu bölümleri vardır. SYO'larının açılmasıyla, farklı düzeylerdeki hemşirelik eğitimine son verilip, hemşirelik eğitiminin lisans düzeyinde verilmesi çok önemli bir gelişmedir.
Ön lisans Programları;
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulları;
1985 yılında üniversitelerin bünyesinde yer alan ve eğitim süresi 2 yıl olan bu okullarda hemşirelik Programları’nda yer almış olup, sayıları hızla artmıştır. SYO'larının açılmasıyla 1997-98 öğretim yılından itibaren bu okulların hemşirelik ve ebelik programlarına öğrenci alınmamıştır.
Açık Öğretim Fakültesi "Hemşirelik Ön lisans Programı";
1991 yılında Anadolu üniversitesinde açılmıştır. SML'si mezunlarının devam edecekleri bir programdır. SYO'larının açılmasıyla bu programa da öğrenci alınmamıştır. Hemşirelik eğitim programlarının %50'si teorik, %50'si pratik öğretimi içerdiğinden Açık Öğretim programları hemşirelik eğitimi için uygun değildir. Ancak SML 'si mezunlarına açık öğretimle ön lisans eğitiminin verilmesi, açık öğretimle lisans tamamlama talebini yaratmıştır. Lisans tamamlama YOK tarafından hazırlanan ön lisans programlarından, lisans programına geçiş yönetmeliği doğrultusunda örgün eğitim kurumlarında olmalıdır.
Temel Eğitim Sonrası Programlar;
Sağlık Eğitim Enstitüleri: Tüm SML'si mezunlarına "Toplum Sağlığı, Ana ve Çocuk Sağlığı ve Medikal" bölümlerde yüksek öğrenim yaptırmak üzere 1961 yılında Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü açılmıştır. Eğitim süresi 3 yıldır. Bu okul mezunlarına "Tıbbi Teknolog" ünvani verilir. SYO'larının açılmasıyla bu okullara öğrenci alınması sonlandırılmıştır. Ancak Sağlık Bakanlığı 1999-2000 öğretim yılında bu okulları tekrar açmıştır.
Yüksek Lisans ve Doktora Programları: Ülkemizde ilk kez Hacettepe Üniversitesinde 1968 yılında Hemşirelikte Yüksek lisans ve 1972 yılında Doktora programları açılmıştır. Yüksek lisans ve doktora programları hemşirelikte sekiz ana bilim dalında yürütülmektedir. Bu programların başladığı tarihten günümüze kadar Hacettepe Üniversitesi’nde Hemşirelikte 256 yüksek lisans ve 148 doktora derecesi verilmiştir. Doktora programları Ege Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi Florance Nighingale, Marmara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi ve GATA Hemşirelik Yüksekokullarında yürütülmektedir.
Meslek Örgütleri;
Ülkemizde ilk hemşirelik meslek örgütü "Türk Hasta bakacılar Cemiyeti” adi altında 23.08.1933'te gönüllü hemşireler tarafından kurulmuştur. Bu cemiyet 1943 tarihinde re organize edilerek, yönetimini okul mezunu hemşireler almış ve adi "Türk Hemşireler Derneği (THD) olarak değişmiştir.
THD, Uluslararası Hemşireler Birliğine (ICN) 1949 yılında faal üye olarak kabul edilmiştir. ICN dünyadaki en eski meslek örgütlerinden biridir. 1899 yılında kurulan bu örgüte, 122 ülkenin ulusal hemşirelik dernekleri üyedir. ICN, uluslararası hemşireler gününde (IND) tartışılmak üzere her yıl bir konu belirler ve bu konunun tartışılmasına yönelik döküm anlar hazırlar ve döküm anları üye olan tüm ulusal hemşirelik derneklerine yollar.
Florance Nighingale'in doğum günü olan 12 Mayıs, 1954 yılından bu yana tüm dünyada hemşireler günü olarak, ülkemizde ise 1964 yılından bu yana kutlanmaktadır. Profesyonel hemşirelik felsefesini ve amacını oluşturmak üzere ICN tarafından hazırlanmış meslek ilkeleri ve ahlak yasası vardır. Geçen yıl ICN'in kuruluşunun 100. yılı Londra'da tüm dünyadan 4000 hemşirenin katılımıyla gerçekleşen konferansla kutlanmıştır.
Şu anda ülke genelinde hemşireleri temsil eden THD’ inden başka 16 hemşirelik özel dal ve okul mezunları dernekleri bulunmaktadır.
THD, çeşitli çalışmalarının yani sıra 1959 yılından beri Türk Hemşireler Dergisi adli süreli bir yayın çıkarmaktadır. Ayrıca Hemşirelik Yüksekokullarının ve bazı hemşirelik özel dal derneklerinin süreli yayınları vardır.
Hemşirelik alanında Türkçe kitap yetersizliği 1990'li yıllarda hemşire öğretim elemanları tarafından yazılan kitaplarla giderilmeye başlanmıştır.
Topluma Hizmet Sunumu;
Hemşirelik yeryüzünde hekimlikten sonra en eski sağlık mesleğidir.
Hemşirelik işlevleri 4 ana başlık altında toplanmaktadır.
1- İşlev; koruyucu, geliştirici, tedavi edici ya da rehabilite edici amaçlarla birey/ hastaya, aile ya da topluma hemşirelik bakimi hizmetlerinin götürülmesi ve bu hizmetin yönetimidir.
2- İşlev; hastalar ya da hizmet sunulanlar ile sağlık bakim personelinin eğitimidir.
3- İşlev; Sağlık bakim ekibinin etkin bir üyesi olarak çalışmaktır.
4- İşlev; eleştirel düşünce ve araştırmalar yoluyla hemşirelik uygulamalarının geliştirilmesidir.
Hemşirelik işlevlerinde belirtildiği gibi, hemşirelik hizmeti hasta ya da sağlıklı; genç ya da yaşlı; zengin ya da yoksul tüm insanlara verilir ve insanların bulunduğu her ortamda (okul, ev, işyeri, hastane, mülteci kampı gibi) yer alır.
Her ülkede hemşirelik iş gücünün büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturur, erkek hemşireler varsa da sayıları % 10'lar üzerinde değildir. Hemşirelik, düşük ücret, düşük statü, kötü çalışma şartları, çok az ilerleme olanakları ve zayıf eğitim olmak üzere kadınlara özgü diğer mesleklerle ayni özelliklere sahiptir. Toplumdaki cinsiyet ayrımı sağlık alanına büyük ölçüde girmiş ve özellikle hemşireliğin gelişimini son derece engellemiştir. Toplumda kadından erkeğe boyun eğme ve saygı beklenir ki bu beklenen hemşireliğe büyük ölçüde yansımıştır.
Hemşireliğin çalışma alanı çok geniş olmakla birlikte ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde hemşireler hastanelerde çalışmaktadırlar. Hastaneler aşırı bürokratik ve hiyerarşik düzenin var olduğu ortamlardır. Sağlık Meslekleri içindeki hiyerarşik sıralamada en üst basamakta hekimlik verilir. Bunu eczacılık ve diş hekimliği izler.
Diğer sağlık mesleklerinin bağımsızlıkları, hekimliği destekleyecek şekilde hizmet vermeleri için son derece sınırlandırılmıştır. Dünyanın hemen her yerinde hekimler, hemşireleri emirlerini yerine getirecek ye çevreyi düzenli tutacak kimseler olarak algılar ve onların varlıklarını bu şekilde kabul ederler. Saylan (1990) bir makalesinde hekimleri eleştirirken "Ekibin bir parçası olduklarını kabul ettirmek için daha da hırçınlaşan ve hekimlerce emir kulu olarak benimsenmiş hemşireler" demektedir.
Hemşirelikte eğitim süresi önemli farklılıklar göstermekte olup, buna bağlı eğitim içeriğinin niteliği de değişmektedir. ülkemizde de hemşirelik eğitimi çok farklı düzeylerde yürütülmüştür. Lise ve üniversite düzeyinde hemşirelik eğitimi veren okullar vardır. Ayrıca bilim uzmanlığı ve doktora yapmış ve akademik ortamda öğretim üyeliğine yükselmiş hemşireler vardır.
Bütün bu gruplar mesleği algılama, mesleksel çabaları benimseme, gelir durumu ve diğer özellikler yönünden birbirlerinden farklılıklar gösterirler. Bu yönüyle hemşirelik dışardan bakanları son derece şaşırtabilir ve yanıltabilir. ülkemizde farklı düzeylerdeki okullardan mezun olan hemşirelerin unvan, görev, yetki ve sorumluluklarının birbirinden ayrılmamış olması hemşireler arasında iç çatışmalara neden olmaktadır. Bu durum, sağlık Çalışanları arasında büyük grubu oluşturan hemşirelerin, meslek sorunlarının çözümüne yönelik çabalarını güçlü bir birliktelikle sürdürmelerini engellemektedir.
Geçmişten günümüze hemşirelikle ilgili gelişmeleri değerlendirecek olursak, XIX. yüzyılın ikinci yansında modern hemşirelik anlayışının yaygınlaştığını, XX. yüzyılın ise sosyal hareketlilik dönemi olduğunu ve özellikle XX. yüzyılın ortalarında mesleksel bilinçlenme hareketlerinin başladığını görürüz.
Günümüzde hemşireler "özerk bir sağlık mesleği olmayı ve diğer sağlık personeliyle (hekim, eczacı, fizyoterapist gibi) eşitlik ve işbirliği içinde çalışmayı" istemektedirler. Mesleki bilinçlenme hareketinin başlamasında ve gelişmesinde çeşitli faktörler rol oynamıştır. Son 25 yılda Avrupa bölgesinde yaşanan sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmeler, Avrupa Topluluğu ülkelerinin büyük birlik Çabaları, bilim ve teknolojideki gelişmeler sağlık sektörünü önemli sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyacın giderek artmasına karşın, ekonomik yetersizlikler nedeniyle sağlık harcamaları kısılmaktadır. Bu nedenle tüm topluma en az maliyetle yeterli sağlık hizmeti verilmesine olanak sağlayacak yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. bu yeni düzenlemede Temel sağlık Hizmetleri yaklaşımının ve bu alanda yetişmiş sağlık elemanlarının rol oynaması beklenmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), "Herkese Sağlık" hedefine ulaşmada hemşire ve ebeleri maliyet etkili hizmet sunumunda en önemli güç olarak tanımlamıştır. Avrupa'da yaşanan tüm bu değişimler hemşirelik mesleğinde yeni düzenlemeleri zorunlu kılmıştır. Hemşireliğin yeniden düzenlenmesi ve güçlendirilmesinde, ICN, WHO Avrupa Bölgesi Hemşirelik Bürosu, Avrupa Birliği Hemşirelik Daimi Komitesi önemli rol oynamıştır. Bu organizasyonların çabalarıyla, tüm ulusal hemşirelik derneklerinin yararlanacakları kitaplar ve çalışma materyalleri hazırlandı.
Hemşireliği güçlendirme faaliyetlerinin en önemlilerinden biri 1988 yılında Viyana'da yapılan Avrupa Hemşirelik Konferansı olmuştur. Bu konferansta alınan kararlar, konferansa katılan üye ülkeler tarafından ittifakla kabul edilmiştir.
Bu kararların başlıcaları şunlardır;
- Tüm hemşirelik eğitim programları hem hastanede hem de toplumda hizmet verebilecek hemşire yetiştirmek üzere yeniden düzenlenmelidir.
- Hemşirelik eğitimi lise üzerine dört yıllık bir eğitim olmalı, üniversiteye giriş şartları hemşirelik programlan için de geçerli olmalıdır.
- Hemşirelik eğitiminden ve hizmetlerin yönetiminden hemşireler sorumlu olmalıdır.
- Hemşirelikle ilgili yasalar, mesleğin gelişim ve yönetim sorumluluğunu hemşirelere devredecek şekilde düzenlenmelidir.
Hemşireliğin yeniden düzenlenmesi ve güçlendirilmesi çalışmalarında aktif rol alan İngiltere Hemşirelik Ebelik Hizmetleri Yönetim Konseyi Başkanı Colin Ralph tarafından önerilen model "Mesleği Düzenleyici Döngü" şu şekilde açıklanabilir. Düzenleyici döngünün merkezinde 'yasal güç" yer alır. Mesleğin düzenlenmesinde yasal güç olayın bel kemiğini oluşturur.
Düzenleyici döngünün Çevresinde eğitim standartları, uygulama standartları, yönetim standartları, onay (tescil) standartları, etik kurallar, mesleğin hizmet alanını belirleyen kriterler, toplumun güveninin kazanılması ve toplum tarafından benimsenme yer almaktadır. Mesleğin toplum tarafından benimsenmesinde, verilen hizmetin kalitesi önemlidir. Hizmetin kalitesi, eğitimin kalitesinden ayrı düşünülemez. Bu nedenle mesleğin güçlendirilmesinde eğitimin nitelik ve düzeyinin yükseltilmesi önceliklidir.
16.6.2000'de WHO, Avrupa Bakanlar düzeyinde Münih'de yapılan Hemşirelik ve Ebelik Konferansı 'nda alınan kararlar, hemşire ve ebelerin sağlık alanındaki sorumluluklarını tanımlama ve bu meslekleri güçlendirmek için yapılması gerekenleri belirleme yönünden çok önemlidir.
Bu kararların başlıcaları şunlardır;
Politikaların geliştirilmesi ve yürütülmesinin her safhasına hemşire ve ebelerin katılımının sağlanması.
Özellikle işe alma politikalarında cinsiyet ve statü konularının ve tıp mesleklerinin baskılarının saptanması.
Temel eğitim ve sürekli eğitimin geliştirilmesi;
Daha iyi hasta bakimi için meslek içi işbirliği ve disiplinler arası çalışmayı sağlamak için mezuniyet öncesi ve sonrası programlarda hemşire ve doktorların birlikte öğrenmeleri için olanaklar yaratılması.
- Mesleki uygulama için bilgi tabanını geliştirmek amacıyla araştırmaların ve bilginin yayılmasının desteklenmesi.
- Aile merkezli toplum hemşireliği ve ebeliği programlarını ve hizmetlerini geliştirmek.
- Toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesinde hemşire ve ebelerin rollerinin artırılması.
Cumhuriyetin ilk yıllarında tek bir okulda, okuma-yazma bilenlerin kabul edilmesiyle başlayan hemşirelik eğitiminin, günümüzde üniversite düzeyinde sayıları 90'i bulan Hemşirelik Yüksekokulu ve Sağlık Yüksekokullarında yürütüldüğünü görüyoruz. 1930 yılında 202 olan hemşire sayısı 85.000'e ulaşmıştır.
Hemşirelikte yüksek lisans ve doktora programlarının açılmasından (1968-1972) sonra yüksek lisans ve doktora derecesi almış, akademik ortamda öğretim üyeliğine yükselmiş hemşire sayısı giderek artmaktadır. Akademik çalışmalar gereği yapılan araştırmaların yanı sıra, hemşirelik alanında çeşitli projeler yürütülmekte, ulusal ve uluslararası kongreler düzenlenmekte yurt içi ve yurtdışı yayın sayısı artmaktadır. Meslek örgütü THD'nin yanı sıra açılan hemşirelik özel dal dernekleri yaptıkları çalışma ve yayınlarla hemşirelik mesleğinin gelişimine katkıda bulunmaktadırlar.
1996 yılında alınan bakanlar kurulu kararıyla , 79 SYO açılarak ülke genelinde hemşirelik eğitiminin lisans düzeyine çıkarılıp, farklı düzeylerdeki eğitime son verilmesi, hem hemşirelik mesleğinin gelişimi hem de topluma kaliteli hemşirelik hizmet sunumu yönünden ç0k önemlidir. Ancak iyi bir planlama yapılmaksızın açılan SYO'nda öğretim elemanı azlığı, uygulama alanı yetersizliği gibi sorunlar yaşanmakta eğitim istenilen düzeyde sürdürülememektedir.
Ülke genelinde Yüksek öğrenimde yaşanan öğrenci sayısı fazlalığı, alt yapı yetersizlikleri gibi sorunlar 40 yıllık geçmişi olan HYO'ndaki eğitimi de etkilemektedir. 1954 yılında yürürlüğe giren 6283 sayılı, hemşirelik kanununun günümüzde hemşirelik eğitim ve hizmetlerinin düzenlenmesine yanıt verecek durumda olmadığı bilinmektedir. 1992 yılında sağlık reformu çalışmaları kapsamında hazırlanan "Hemşirelik ve Türk Hemşireleri Birliği Kanunu tasarısını tüm partilerin grup başkan vekilleri desteklediklerini belirtmişler ve tasarı 55. Hükümet döneminde T.B.M.M. gündemine girmiş (12.1.1999), ancak hükümet düştüğü için kadük olmuştur.
Yasa tasarısının, T.B.M.M gündemine girmesinden yaklaşık iki yıllık bir süre geçmesine ve tüm hemşirelerin yasanın çıkarılmasını istemelerine rağmen sağlık Bakanlığı, tasarıyı T.B.M.M. 'ne göndermemektedir. Hemşirelik eğitiminin ülke genelinde lisans düzeyinde sürdürülmesi, Sağlık Bakanlığının 1999-2000 öğretim yılında Sağlık Eğitim Enstitülerini açması ve 20.1 0.2000’de toplanan Yüksek sağlık şurasında, hemşirelik liselerinin açılmasının kararlaştırılmasıyla sonlandırılmış olmaktadır.